Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi (DİTAM), Toplumsal Barış Ağı buluşmaları kapsamında Türkiye ve bölgedeki sivil toplum örgütleri temsilcileri, siyasetçi, gazeteci, yazar ve akademisyenlerin katılımıyla düzenlediği “Barışı Iskalamadan Geleceği Kurmak” başlıklı çalıştayda, çözüm sürecinin başarısız olma nedenleri ile olası bir barış sürecinin olanakları ele alındı.
Diyarbakır’da The Green Park Hotel’de DİTAM Genel Sekreteri Mahmut Bozarslan’ın moderatörlüğü de başlayan toplantının açılış konuşmasını, DİTAM Başkanı Mehmet Vural yaptı. Vural, toplumsal barışa ihtiyaç olduğu sürece DİTAM’ın da çalışmalarını sürdürmeye devam edeceğini söyledi.
Türkiye’de Kürt meselesinin çözümü konusundaki irili ufaklı birçok çabaya rağmen barışın birkaç defa ıskalandığını anımsatan Vural, barış konusunda toplumda ciddi umut ve beklentiler yaratan çözüm sürecinin başarısız olması nedeniyle zor bir dönemden geçtiklerini belirtti.
Vural, Kürtlerin varlığını, siyasi ve kültürel taleplerini dikkate almadan ülkeyi yönetmenin zor olduğunu herkes tarafından bilindiğini ifade ederek, bugün çözüm sürecine ve barışa düne göre çok daha fazla ihtiyaç olduğunu vurguladı.
Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Vahap Coşkun da çatışma, süreç ve barış gibi kavramlar ile dünyadaki çatışma çözüm deneyimleri, Türkiye’de Kürt meselesi konusundaki barış ve çözüm deneyimlerine ilişkin bir sunum yaptı.
Çoşkun, çatışmaları bitirmeye odaklanan çözüm süreçlerinin planlı, programlı ve güçlü olması gerektiğini belirterek, dünyadaki çatışma ve çözüm örneklerine bakıldığında bu süreçlerin başarıya ulaşması anahtarlarının sabırla hareket etmek, müzakere için sürdürülebilir yapılar inşa edilmesi, barışın herkese fayda sağlayacağı konusunda toplumu ikna etmek ve barışın arkasında güçlü bir irade olması gerektiğini söyledi.
Çatışma çözümlerinde müzakerenin çok önemli olduğunu ancak bunun mutlak anlamda başarı getirmeyeceği ifade eden Çoşkun, dünyada 1945 ve 1993 yılları arasında yaşanan 57 iç çatışmanın sadece 14’nün müzakereyle sonuçlandığı, geriye kalanların ise askeri metotlarla çözülmeye çalışıldığı bilgisini verdi. Çoşkun, 1940- 2002 yılları arasında yaşanan 113 iç çatışmaya ilişkin yapılan bir araştırmaya atıfta bulunan Çoşkun, bu 113 iç çatışmadan 22’sinin müzakere ile sonuçlandığını, 79’un askeri metotlarla çözülmeye çalışıldığını, 12’sinin ise tarafların birbirine üstünlük sağlamadığını aktardı.
‘Barışın inşası uzun soluklu bir mücadele’
Barışın inşasının uzun soluklu bir mücadele gerektirdiğini, her çözüm sürecinin bir stratejiye dayanması, sorunun tanımlanması ve aktör analizinin yapılmasına işaret eden Çoşkun, strateji üretilmesi, diyalog için yeni bir dil ile geçmişle yüzleşme mekanizmalarının oluşturulması, yapısal ve anayasal reformların yapılması ve toplumsal bütünleşme çabalarına hız verilmesi gerektiğini vurguladı.
Çoşkun, Türkiye’de Kürt meselesindeki çatışmalı sürecin çözümü konusunda bugüne kadar 9 kez ateşkes ilan edildiğini hatırlattı. Çoşkun, 2013-2015 yıllarında yaşanan çözüm sürecinin Kürt meselesinin çözümü konusunda kendisinden önceki süreçlerden birçok önemli farklılık içerdiğine işaret ederek, sürecin aleni olması, çatışan taraflar arasındaki çift taraflı ateşkesin olması, akil insanlar heyetinin oluşturulmasının çözüm sürecinin önemli farklılıkları olduğunu dile getirdi.
Ç özüm sürecinin başarısız olmasının 4 önemli faktöre dayandığını belirten Çoşkun, bunların Suriye faktörü, sürecin mimarisi, aktörlerin tavırları ve devlet içindeki güç mücadelesi olduğunu söyledi.
Çoşkun, çatışmalar olduğunda Kürt meselesinin konuşulması önemli bir sorun olduğunu, şiddet olayları azaldığında bu mesele yokmuş gibi bir hava yaratıldığını kaydetti.
Kürt meselesinin günümüzde Türkiye siyasetinin belirleyeni olma özelliğini kaybettiğini, ancak Türkiye’de Kürt meselesinin bitmediğini, silahsızlanma ve reformların Türkiye’nin gündeminden çıkmadığını ifade eden Çoşkun, “ “Devletin ve iktidarın milliyetçi bir forma bürünmesi, iktidarın MHP ile kurduğu ittifak, başarısız sürecin taraflar arasında yaratmış olduğu aşırı güvensizlik, çözümü savunacak siyasal elitlerin azlığı ve kamuya hitap etme olanaklarının ellerinde alınması demokratik adımları zorlaştırdı” dedi.
Çoşkun, ABD’nin Suriye’de Kürtler ile Türkiye’nin ortak hareket edebileceği asgari bir zemin yaratılmasına ilişkin çabaları, Kürt meselesinin şiddetle çözülmez anlayışının yerleşmiş olması, Kürtlerin seçimlerdeki kritik rolünün Kürt meselesinin siyaseten çözülmesi için önemli bir unsur haline getireceğini dile getirdi.
Çözüm sürecinin başarısız olmasının, onun değerini düşürmeyeceğini belirten Çoşkun, “ Eski bir tarz çözüm süreci olmaz. Artık formatın değişmesi gerektiğini düşünmeli ve yeni bir format üzerinden çalışılmalı. Bunlarla bağlantılı olarak çözüm süreciyle ilgili kapsamlı ve samimi bir muhasebe yapılmalı. Türkiye’nin çözüm sürecine ihtiyacı var. Etnopolitik sorunları salt asayiş tedbirleriyle hiçbir yerde çözemezsiniz. Siyasetin bu anlamda görevi, en ağır şartlarda bile bir yol açmak veya bir yol bulmaktır” şeklinde konuştu.
Toplantı, katılımcıların soru ve katkılarıyla sona erdi.